close

Neredeyse piyasaya sürüldüğünden beri Google tarafından geliştirilen Android işletim sistemine sahip telefonlar kullanıyorum. Mobil cihazlarda kullanılan bu işletim sistemi ilk olarak 2007 yılında Beta versiyonu, 2008 yılında da 1.0 sürümü ile kullanıma sunuldu. Linux tabanlı oluşu, fazlasıyla esnek yapısı ve kodlarının açık oluşu ile ilgi çeken işletim sistemi Google’ın da desteği ile 2011 yılına geldiğimizde en çok kullanılan işletim sistemlerinden biri haline geldi (Araştırma şirketi Gartner’ın 2011 ilk çeyreği ile ilgili raporunu buradan okuyabilirsiniz).

Benim gibi hayatınız teknoloji üzerine kurgulanmışsa (ecnebiler bizim gibilere Geek diyor) telefonunuzun da kabiliyetli olması gerekiyor. Çünkü günlük paylaşımlar için tercih ettiğim Twitter, Facebook ve FourSquare gibi uygulamalara mobilken erişebilmek için akıllı telefon kategorisinde bir cihaza ihtiyacım var. Akıllı telefonların en önemli özelliklerinden biri App adı verilen minik uygulamalarla kabiliyet ve özelliklerinin geliştirilmesi. Bu uygulamalarla her kullanıcı telefonu kendine göre özelleştirebiliyor. Ayrıca ‘at sahibine göre kişner’ sözünün sırrınca ne kadar bilgiliyseniz cihazı zorlayabileceğiniz son nokta da o oranda artıyor.

Akıllı telefon ihtiyacım için önceleri iPhone almayı düşünmüştüm. Ancak Apple’ı sevmeme rağmen iTunes gibi bir yazılımla uğraşma zorunluluğu, yüksek fiyat ve belli sınırlamalar beni iPhone’dan uzaklaştırdı. İşte tam o dönemlerde Android işletim sistemine sahip ürünler çıkmaya başlamıştı.

İtiraf etmek gerekirse Android’in ilk dönemi çok parlak değildi. Ayakları üzerinde yeni yeni durmaya başlayan işletim sisteminde potansiyel olduğunu görmüştüm. Bu vesile ile kullanmaya başladım Android’i.  Sebeplerine gelince:

  • Öncelikle o dönemler Market adı verilen online uygulama mağazasına Türkiye’den erişilemiyordu (bu yasak ancak Mart 2011’de kalktı ama halen ücretli uygulamalara erişilemiyor). Bu eksikliğe rağmen internette uygulama kurulum dosyalarına farklı kaynaklardan erişebildiğiniz için yazılım bulmakta sorun yoktu.
  • Esneklik sınırları çok geniş olan bir işletim sistemi Android. Linux tabanlı olduğundan farklı kullanıcıların gönüllü olarak yazdıkları firmware (teknik jargondaki ismiyle Mod) seçenekleri ile cihazınızın sınırlarını geliştirebiliyorsunuz.
  • Google’ın fiyat politikası ile ücretsiz olarak dağıtılan Android, yüklü oldukları telefonların fiyatlarının da ucuz olmasını sağlıyor. Örneğin şu an Türkiye’de resmi olarak satılan en güçlü Android telefonun Türkiye fiyatı 1400 TL civarında (HTC Desire HD). iPhone 4 için bu rakam 1900 TL’den başlıyor.
  • Android Market’in https://market.android.com sitesine Gmail adresinizle giriş yaptığınızda istediğiniz uygulamayı tek tıklama ile cep telefonunuza yükleyebiliyorsunuz ki bu çok hoş bir özellik bence (aynı zamanda Google’ın bizi nasıl takip ettiğini de gösteriyor bunu da belirteyim).
  • Benim gibi Gmail tabanlı bir e-posta sisteminiz varsa (bütün e-postalarım Gmail adresime yönlediriliyor ve tüm arşivim de orada) Android-Goggle entegrasyonu çok işinize yarayacaktır. Benzer özellikler iPhone, BlackBerry ve Symbian gibi marka/işletim sistemleri için de geçerli. Ancak hiçbiri Google’ın Android’le sağladığı kolaylığa ve esnekliğe sahip değil (eh ne de olsa Android, Google’ın kendi çocuğu. Biraz torpil yapacak tabi).

Android’i seviyorum ve kullanıyorum. Ama onun da bazı handikapları yok değil (mükemmel ürün yoktur, optimum çözümler vardır unutmayın). Bir kere verimli kullanmak için biraz bilgi sahibi olmanız gerekiyor. Teknolojiyi kullanmayan biriyseniz Android’li bir telefon almanızı tavsiye etmem. Öte yandan iPhone gibi tek bir cihaz için üretilmediğinden onlarca farklı donanımın beklentilerine cevap vermesi gerekiyor. Bu da farklı ekran çözünürlükleri, farklı işlemci gücü ve farklı beklenti/ihtiyaçlar anlamına geliyor. Türkiye’de halen satışta olan 30’a yakın Android’yi telefon olduğu düşünülürse ne demek istediğim daha iyi anlaşılabilir. Yine de Google’ın işi iyi kotardığını düşünüyorum. Zaten bu donanım çeşitliliğinden yorulan Google, geçtiğimiz günlerde yaptığı açıklamada üretici firmalardan bazı zorunluluklar getirdi. Hatta 18 aylık işletim sistemi güncellemelerini de kendisi yapacağını belirtti.

İşin bir de tablet boyutu var. Android işletim sistemi sadece cep telefonlarında kullanılmıyor. Aynı zamanda sayıları her geçen gün artan tablet bilgisayarlarda da Android tercih ediliyor. Ama bu alanda Android’in eli o kadar güçlü değil. Apple’ın iPad’i hem uygulama desteğindeki zenginlik hem de donanımsal üstünlükleriyle arayı epey açtı. Google da bu arada boş durmuyor tabi. Android 2.2 ve 2.3 işletim sistemleri tabletler için yetersiz kalınca 3.0 (Honeycomb) ile atağa geçti. 3.0 versiyonu şimdilik az sayıda cihazda kullanıyor. Bu işletim sistemi birçok yenilik ve klavye/fare desteği ile piyasaya sürüldü. Önemli bir detay olduğunu belirteyim. Ayrıca iPad’in aksine Android işletim sistemli tabletlerin birçoğu Flash desteği de veriyor. Bu ise satın alma kararında önemli bir etken olabilir. Yine de donanımsal olarak Android’li tabletlerin henüz belli bir seviyeye ulaşamadığına dikkat çekmek isterim. Biraz daha zaman gerekiyor.

Görünen o ki Android ve haliyle Google mobil pazarda elini giderek güçlendiriyor. Büyük ve hantal şirketlerin aksine Google’ın akılcı politikaları mevyelerini veriyor. Bakalım önümüzdeki aylarda Apple ve diğer rakipler bu ataklara nasıl cevap verecekler.

Not: Bu yazının amacı Android mi iPhone mu tarzı karşılaştırma yapmak  değildir. Yeri geldiğinde iPhone da kullanan biriyim ama Android bana daha yakın geliyor. Zevkler ve renkler tartışılmaz. Ancak zaman içinde ve kişiye göre değişebilir. Amacım bilgi vermek, karşılaştırma yapmak değil.

Tags : androidcep telefonugooglehoneycombiphoneişletim sistemiMobilözgür çetintablet

4 yorum

  1. Gayet güzel bir yazı, eline sağlık Özgür. https://market.android.com adresinden yükle dediğimde telefon ve operatörümü karşıma çıkarttı tek seçenek olarak. Şaşırttı beni, demek ki telefonum ile google hesabımdan giriş yapınca cihaz detaylarımı da öğrenmiş. CanlıTV’yi indirdim, Wi-Fi üzerinden MobilTV izlemeye başladım gayet güzel. Google yapabilecekleriyle biraz korkutmuyor değil 🙂
    En güçlü Android telefon için HTC Desire HD demişsin. Bende Nexus S var, 2.3.4 yüklü, canavar gibi. Hangi açıdan güçlü olduğunu düşünüyorsun Desire HD’nin ?

  2. Android’in ve dolayısıyla Google’ın bizi ne kadar takip ettiği gerçekten korkutucu. Ama bu devirde birçok firma bunu yapıyor ve bence bu kaçınılmaz. Sonuçta bir şekilde telefon kulanıyoruz ve telefonsuz günlere dönmeyi düşünmek biraz zor.
    Türkiye’de resmi olarak satılan telefonlar anlamında HTC Desire HD örneğini vermiştim. Çünkü fiyat karşılaştırmasını TR fiyatları ile verdim. Bildiğim kadarıyla Nexus S resmi olarak satılan bir telefon değil. Haksız mıyım?

  3. Haklısın, benimki Amerika’dan geldi.
    Artık Google’in “Do not be Evil” mottosuna güvenmek durumundayız sanırım 🙂
    Android ile ilgili herşey çok iyi gidiyor, haklı bir kabul gördü piyasada da zaten. sadece ekosistem bu şekilde büyüdükçe güvenlik ile ilgili bir takım açıklar oluşabilir mi acaba? Malum Apple kadar kontrol altında bir ortam değil. @Özgür Çetin

  4. Evet bu endişende haklısın. Zaten geçtiğimiz günlerde bir açık oluştu bile. Public WiFi ağlarında bütün kullanıcı bilgileri açığa çıkıyormuş. Google da bunu kabul etti ve gerekli düzenlemeleri yapacağını duyurdu.
    Sonuçta Google Allah rızası için işletim sistemi üretmiyor. Elbette belli beklentileri var. Bence en önemlisi kullanıcı davranışları ile ilgili dataları toplamak ki Google’ın işine en çok yarayan şey de bu. Bunu paraya çevirmeyi iyi biliyor Google.

Bir yorum yazın